ÖLÜMÜ ARDINDAN YAZILANLAR
BİR GAYE ADAMI ARDINDAN
Pırıl pırıl bir hayat akmış madan tepesine Vücudunu oraya gömdü millet,kendi sinesine.
Bir akşam babam namazdan geç geldi.Soframızın başında bekleşiyorduk.
Oturdu,konuşmuyordu.İştahsız bir lokma yiyip kalktı.Sessizce kayıp gitti.
Ninem kuşkulanmaya başladı.”Allahu alem bu oğlanda bir iş var ama zarar ziyan gelmeye” dedi.
Tesbihine sarılıp ”lahavle” çekmeye başladı.Hepimiz susuyorduk.Ninemin dudak mırıltılarını korku ile dinliyorduk.
Epeyce zaman geçmişti ki kapımız gıcırdayarak açıldı ve yarı aralık kapıdan babam ağır ağır giriyordu.Hepimiz ayağa kalktık,karşıladık.
Yüzü solgundu ve ne diyeceğini şaşırıp kızdı.”Niye kalktınız bir şey varmış gibi diye bağırdı.Başını nineme doğru kaldırıp “Hasan hoca “derken ninem “ne “diye fırlayıverdi.Bir şey anlamadığım halde içerimde bir ürperti duydum.
Ninem anlamış deliye dönmüştü.Babam yutkunarak tafsilatı anlatıyordu.”akşamdan sonra bozulmuş doktora yetiştirelim demişler kabul etmemiş doktorluk işim kalmadı demiş.
Buna rağmen demin doktor götürmüşler varmadan ruhunu teslim etmiş.”babamın yarım yamalak konuşmasından bu kadarını anlarken içimde ezilen kopan bir şeyler hissediyordum.
Sanki üşümüş büzülmüştüm.tüylerim diken diken olmuştu.Nemli gözlerim birden bire doluverdi.Daha iki hafta evvel camiye giderken görmüştüm.
Bej paltosu ile uzaktan görünüşü yumuşak,müşfik ve okşayıcı bir tesir bırakıyordu insanda.
Yaklaştıkça nurani yüzü aksakalıyla,güneşin son ışıklarıyla parıldayan dağ yamacını andırıyordu.
İki nur damlası gözlerinden fırlayan nazarlarda okşayıcı himayetkar fakat delici saklananı görücü gizleneni bulucuydu.Aynen canlanmıştı gözümün önünde.
Onu ilk gördüğüm zaman O’nun coşkunluk anlarına içten gelen doğmaya buldurucu saikle hareket ettiğini sükunet anlarında ki olgunluğu uyarıcı ve öğretici vasfını gerçek din adamı oluşunu ve hepsinden üstün hak bildiği yol için kendini dünya bağlarından kurtaran gaye adamı oluşunu bir bir hatırladım.
Halkın O’na karşı neden sarsılmaz bir saygıyla bağlanıp kendinden bildiğini neden benim sayıp içten bir sevgiyle bağlandığını anladım.O aramızda yaşayan bir evliya idi demekten kendimi alamadım.
Ertesi sabah uyandığımda evde kardeşimle kendimden başka kimseyi bulamadım.
Bütün halk yollarda yayan,bunca yıl kendilerine yön veren Hak yolcusu Hocasına son tazim vazifesini ifa etmek için sessiz sedasız bir yarışma halinde sanki,duvarcı iskeleden inmiş,çiftçi harmanını bırakmış,esnaf dükkanını kapatmış memur izin almış yollara dökülmüş…
Birden binlerce insan toplandı.Kadınlı erkekli bir tek ruh,bir tek vücut halinde aynı saygı ve sevginin kalplerde sindiği hissediliyordu.
Ve bütün hafızlarda unutulmaz hayatın elemle yücelişi başlıyordu.İçten sessizce bir anıştı bu.Bu Allah’ına kavuşmuş bir büyüğün büyüklüğünü ululuğunu bir kere daha derinden duyuştu.
Binlerce kişiyi saran bu ulvi duyguyla Uluborlu ufuklarına uhrevi bir ahenk yayılmış gibiydi.O gün hava gayet sakindi.bir dal bile kıpırdamıyordu.
Bu sanki hava ile tabiat sararan yapraklarıyla mevsimde bu büyük ölüye yas tutuyordu.
O gün binlerce insanın içleri burkula burkula o muazzez vücut ebedi istirahatgahına bırakıldı.
O günden sonra Uluborlular için yeni bir tahassür doğuyordu.Ve yürekler hep aynı acıyla yanmaya başlayarak çaresiz dilekler mırıldanıyordu:
Yanında vecd duyar, titrerdik
Feyz alır Allaha uzanır giderdik,
Daim kal bizimle,isterdik seni,
Çünkü iyiyi doğruyu güzeli,
Gösterir klavuz bilirdik.
İsmail İsmet
(Lise Öğretmeni)