HALKIN ONU TANIMASI
Uluborlu ve Senirkent’ten tüccarlar mal almak için İstanbul’a giderler. Orada zamanın büyüğü bir Hocayı ziyaret ederler.Bunlara şöyle seslenir:
-Siz hocanızın kıymetini bilmiyorsunuz? Hürmet etmiyor ve gerek değeri vermiyorsunuz! der.
Tüccarlar gelirler şehrin eski şöhret yapmış hocalarına alaka göstermeye çalışırlar.
O devirde İstanbul’a gidenler Çapalı İstasyonundan trenle gider gelirlerdi.
İstasyona kadar olan mesafeyi atların çektiği üstü örtülü yaylı araba denen bir arabayla tamamlarlardı…
Bir gün yine tüccarlar İstanbul’dan dönmüşler bekleyen yaylı arabaya binmişler ve tam yola çıkmışlardı.
Siyah sakallı gül yüzlü heybetli elinde asası olan bi gençte gelir.Arabaya binmek ister.Onlarda yer yokluğu gerekçesiyle arabaya almak istemezler,ona değer vermezler.
Bu zat orada imamlık yapmakta olan Hacı Hasan Hoca (k.s)’dan başkası değildir.
Araba süratle istasyondan uzaklaşmaya başlar.Bir müddet gider az sonra tekerin birisi dingilden fırlar gider.
Onu onarmak için inerler.O sırada Hoca Efendi (k.s) yetişir.Bu defa arabaya alalım derler ve alırlar.
Aradan bir müddet geçtikten sonra yine İstanbul ‘da ki o büyük zatın huzurunda olurlar.
Onlara:
-Siz hocanıza hürmet etmiyor yardımda bulunmuyorsunuz der.
Onlarda birbirlerine bakışırlar o şehirde ki meşhur hocaları kastederek:
-Hocam daha yeni gerekeni yaptık, derler.O muhterem Hoca Efendi:
-Hayır, siz onu tanımıyorsunuz, der.
-Kim? Hocam diye sorarlar.
-Siz bir İstanbul dönüşü onu arabanıza almadınız da arabanızın tekeri fırladı,gitti de sonra aldınız ya? İşte o zattır benim kast ettiğim der.
Bu hadiselerden sonra Hoca Efendi (k.s) halk arasında tanınmaya başlar.